Gaziantep Üniversitesi (GAÜN) İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mehmet Akbaş ve GAÜN Öğretim Üyesi Doç. Dr. Erol Erkan tarafından İlahiyat Fakültesi Konferans Salonunda 20. Yüzyılda Etkili İki Şahsiyet Konferansı verildi. GAÜN İlahiyat Fakültesi tarafından hazırlanan konferansta, Said Nursi ve Hasan el-Benna’nın hayat hikayeleri anlatıldı. Prof. Dr. Mehmet Akbaş, Hasan el-Benna ve Said Nursi’nin gençliklerini iffet içinde geçiren birer şahsiyet olduğunu vurgulayarak, “Çelikten bir iradeye sahip insanlardı. Haramdan uzak durdukları gibi mubahlara yönelme hususunda zamanları olmayan iki aksiyonerdi. Şahit oldukları hadiseler onları hayatın zevk ve sefasına, rahat bir yaşama yönelmelerine izin vermedi. Onlar acı vaziyetin farkındaydı ve bu sebeple hayatı mücadeleye tahsis ettiler” diye konuştu. Dava adamlarının hayat defterinde yılmak, durmak, duraksamak ve yerinde saymak gibi kelimelerin olmadığını aktaran Prof. Dr. Akbaş şu ifadelerde bulundu: “Hasan el-Benna da Said Nursi de, kitleleri iman ve İslam’ın rengine boyamak için Allah’ın boyasına boyanmış bedenlerdi. İkisi de hilafetin kaldırıldığına şahit olmuş ve bir ümmetin bu süreçten sonra ne tür ızdıraplara düştüğünü bizzat görmüşlerdi. Bu konuda bir çıkış yolu aramak için Müslümanların teoride ve pratikte neler yapması gerektiğini ortaya koydu. Siyasetten ekonomiye, sosyal hayattan eğitime kadar her sahada projeler sunan iki adam mücadelelerinde başarılı oldu. Hayatın her sahasının İslam’ın boyasıyla boyanması gerektiğini zamanın idarecilerine yazılarıyla bildirdiler, yeri geldiğinde yüzlerine karşı haykırdılar.” Said Nursi’nin hayatının Eski ve Yeni Said olmak üzere iki dönemden oluştuğunu kaydeden Doç. Dr. Erol Erkan ise konuşmasında şunları söyledi: “Eski Said döneminde gündemi ve siyaseti takip eden, gündelik yazılar yazan, öğrencileriyle I. Dünya Savaşı’na gönüllü olarak katılan bir Nursi portresi karşımıza çıkmaktadır. Yeni Said döneminde ise Nursi, gündelik hayattan ve siyasetten uzaklaşıp materyalist felsefi akımlara karşı toplumun daha ziyade ihtiyaç hissettiğini düşündüğü İslam’ın iman esasları üzerine yoğunlaşır. Nursi, kendi gayesini ‘Kur’ân’ın sönmez ve söndürülmez manevî bir güneş olduğunu ben dünyaya ispat edeceğim ve göstereceğim.’sözleriyle açıklar. Bu gayenin, Nursi’nin hem Eski Said dönemini hem de Yeni Said dönemini şekillendirdiğini ifade edebiliriz.” Said Nursi’nin çalışmalarında insanı merkez aldığını, toplumsal huzuru ve barışı, toplumun birlik ve beraberliğini önemsediğini belirten Doç. Dr. Erkan, “Eğitim ve ikna yoluyla, bireylerin gönlüne nüfuz ederek insanın ve toplumun değişimine inanır. Hürriyet, adalet, istişare ve hukuk önünde eşitlik ilkelerinin Müslüman toplumların gelişimi için önemine vurgu yapar. Nursi, yaşadığı dönemde toplumla ilgili cehalet, yoksulluk ve ihtilaf olmak üzere üç temel sorun görür. Ona göre sanat, eğitim ve toplumsal birlik ile bu üç sorunun üstesinden gelinebilir” şeklinde konuştu.