ICCI – Uluslararası Enerji ve Çevre Fuarı ve Konferansı’nın 26’ncısı, 16-18 Mart 2022 tarihleri arasında İstanbul Fuar Merkezi’nde gerçekleştirildi. Bu yıl ‘enerji piyasasındaki değişim ve dönüşüm’ teması ile düzenlenen ve ana teması ‘İklim Değişikliğine Duyarlı, Sürdürülebilir, Verimli Enerji Dönüşümü’ olarak belirlenen ICCI 2022 Konferansları’nda 40’a yakın oturum gerçekleştirildi. 45 ülkeden 15 bini aşkın ziyaretçiyi ağırladı. Enerjide gelecek ve İklim hedeflerine uyumda jeotermalin önemi konulu oturum Jeotermal Enerji Derneği (JED) Başkanı Ali Kındap moderatörlüğünde gerçekleşti. Oturuma; Uluslararası Jeotermal Enerji Birliği Başkanı ve MB Holding Onursal Başkanı Muharrem Balat, Buharkent Belediye Başkanı Mehmet Erol ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü Öğretim Üyesi Alper Baba konuşmacı olarak katıldı.
Jeotermal Enerji Derneği (JED) Başkanı Ali Kındap, konferansın açılış konuşmasında, jeotermal elektrik kapasitesinin 10 yılda 100 kat arttığını belirtti. Kındap, jeotermal enerjiden elektrik üretim kapasitesi geçen yıl sonunda 1650 megavat seviyesine ulaşan Türkiye’nin bu alanda dünyada en hızlı büyüyen ülkelerden olduğunu söyledi.
Jeotermal Enerji Derneği (JED) Başkanı Ali Kındap:
“TÜRKİYE’NİN HER BÖLGESİ JEOTERMAL ENERJİ AÇISINDAN YÜKSEK POTANSİYELE SAHİP”
Kındap, “Türkiye’nin jeotermal enerji potansiyelinin daha fazla kullanılması için farkındalığın artması gerektiğini belirterek, “Türkiye’nin jeotermal enerjiden elektrik üretim potansiyelinin 3 bin 500 megavat seviyesinde olduğu tahmin ediliyor.” dedi. Mevcut elektrik üretim kapasiteyle Türkiye’nin dünyada dördüncü sırada yer aldığını aktaran Kındap, dünyada jeotermal enerjinin, başta ısıtma olmak üzere, soğutma, kurutma, turizm, sağlık tesisleri, seracılık, kültür balıkçılığı ve madencilik alanlarında kullanıldığını anlattı. Jeotermal enerjinin 78 ülkede, ısıtma ve soğutma uygulamalarında, 24 ülkede ise elektrik üretim amaçlı kullanıldığı bilgisini paylaşan Kındap,: “Jeotermal enerjinin dünyada kurulu elektrik kapasitesi 15 bin 950 megavata ulaştı, 2025’te bu kapasitenin 20 bin megavata ulaşması öngörülüyor. Türkiye’de özel sektör yatırımları ve devlet politikaları sayesinde jeotermal enerjiden elektrik üretim kapasitesi son 10 yılda 100 kattan fazla arttı. Türkiye bu alanda dünyada en hızlı büyüyen ülkelerden biri oldu. Enerjide dışa bağımlılığı azaltmada jeotermal enerji iyi bir alternatif. Türkiye’nin neredeyse her bölgesi jeotermal enerji açısından yüksek potansiyele sahip bulunuyor.” Jeotermal enerjinin diğer yenilenebilir enerji kaynaklarla karşılaştırıldığında kesintisiz elektrik üretimi yapabildiğini ifade ederek, “Jeotermalden elde edilen kaynağın enerjiye dönüşümü yüzde 95 ve üzeri bir oranda gerçekleşir. Jeotermal enerji ardında atık bırakmaz, endüstriyel bir atık yönetimi gerektirmez.” değerlendirmesinde bulundu. Jeotermal enerjinin, elektrik üretimi, balıkçılık, seracılık, gıda kurutma, termal turizm ve bölgesel ısıtma-soğutma gibi 15’ten fazla entegre ve doğrudan kullanım alanı olduğunu belirten Kındap, üretimin devamlılığına imkan sağlayan jeotermal enerjide yangın, patlama ve zehirleme riski de olmadığını dile getirdi.
Uluslararası Jeotermal Enerji Birliği Başkanı ve MB Holding Onursal Başkanı Muharrem Balat:
JEOTERMAL AÇILMAMIŞ GONCA BİR GÜL
Uluslararası Jeotermal Enerji Birliği Başkanı ve MB Holding Onursal Başkanı Muharrem Balat, 2001 yılında Aydın Bölgesinde MTA tarafından bulunmuş, atıl durumda bekleyen jeotermal enerji kaynağına yatırım yaparak Türkiye’nin önünü açtık. Jeotermal enerjinin Türkiye ekonomisine olumlu etkisi ve Aydın’ın gelişmesi adına çok büyük katkıları oldu” dedi. Balat; “Jeotermal enerji, yenilenebilir enerji kaynakları içerisinde en ideal olanıdır. Jeotermal petrolden de, doğalgazdan da, kömürden de kıymetli bir kaynaktır. Çünkü bu kaynakların yenilenebilir vasfı vardır. Örneğin, bir kuyudan petrol çekersiniz bir müddet sonra o kuyudaki potansiyel biterse kuyu kapanır. Kömür kısmında da ise kazarsınız kömür havzası bitebilir. Ama jeotermal enerjide kaynağı dikkatli kullanırsak yenilenebilir vasfı hiçbir zaman kaybolmaz. Bu kadar önemli bir kaynağımızı korumak için de jeotermal bölgelerin çok büyük bir titizlikle tespit edilmesi lazım. Jeotermal bölgelerden alınan suyun, re-enjekte edilerek geri dönüşümü sağlanması gerekir. Eğer bu şartlar sağlanmazsa jeotermal alanlar belli bir zaman sonra kaybolacak ve Türkiye’nin çok kıymetli enerji kaynağı yok olacaktır. Bunun için ben diyorum ki jeotermal enerji Türkiye’nin göğsüne astığı bir pırlanta gibidir. Çok dikkatli kullanılması ve çok titiz davranılması lazımdır” dedi.
“TÜRKİYE’DE 1.000 MWe’LIK BİR JEOTERMAL POTANSİTELİ VAR”
Enerji sektörüne 2000 yılında girdiklerini ifade eden Muharrem Balat; “ Bir ihaleye girmek için Aydın tarafına seyahat etmiştim. Orada bir arkadaşım burada sıcak suyun çıktığını ve üzerine vana kapatıldığını anlattı. Bunu biraz inceleyince gördük ki burada 170 °C su çıkıyor. Daha sonraki araştırmalarımızdan buralarda elektrik enerjisi üretebileceğimizi tespit ettik. Fakat özel sektörün o dönem elektrik enerjisi üretmesine devletçe izin verilmiyordu. Yalnızca organize sanayi bölgelerinde sadece kendi tesislerinde kullanırsan üretme iznin vardı. 2006 yılında jeotermal yasası çıkarılınca da özel sektör ilgisini jeotermal enerjiye aktardı” diye konuştu. Türkiye’nin ilk özel sektör jeotermal tesisi Dora-1’i kuran Balat; “Türkiye’de özel sektörün ilk defa açtığı Dora-1 santrali 8,5 MWe gücündeyken şu an Türkiye’de 1000 MWe yakın potansiyel ortaya çıktı. Türkiye’de hali hazırda 341 MWe enerji üretiliyor ve 347 MWe‘lık enerji üretimi çalışmaları da mevcut ve hazır. Bunlar ülkemiz için çok sevindirici gelişmeler. Unutmadan şunu da eklemeliyim ki jeotermal alanların önemli bir vasfı daha var. Türkiye, jeotermal enerji potansiyelini kullanırsa döviz çıktısını büyük ölçüde önleyecek devamlı bir kaynak elde etmiş olacaktır” dedi.
“ÇEVRE BİLİNCİNİN ARTTIRILMASI YÖNÜNDE YOĞUN ÇABA HARCAMAKTAYIZ”
Uluslararası Enerji Birliği Başkanı Muharrem Balat konuşmasında; “ Böylesine bir kaynağı korumak adeta bir vatan borcudur bizler için. MTA’da jeotermal konusunda çok büyük gayret sarf ediyor. Jeotermal alanların bazı önemli şartlara uygun olarak pay edilmesi ve parsellenmesi buna göre sanayicilere pay edilmesi konusunda büyük bir titizlikle çalışıyorlar. Maalesef ilk sıralarda bunun önemini kavrayamadık. Amerika’daki sahalara geçen sene bir gezi düzenlediğimizde gördük ki 1000 MWe’lık enerji üreten bölgenin yeniden re-enjeksiyon yapılmama nedeniyle üretimi 200 MWe’a kadar düşmüş. Türkiye’de böyle bir olayla karşılaşmak istemiyoruz. Bu güzel kaynağı canımız gibi korumalıyız” diye devam etti. Balat; “ MB Holding olarak jeotermal enerjiden elektrik enerjisi üretim faaliyeti yanında, ülkemizin jeotermal kaynaklarını ortaya çıkarmaktayız. Ekonomik ve çevresel anlamda enerji verimliliğini artıran ileri teknolojileri santrallerimizde kullanmakta olup, ülkemizin baz enerji arz güvenliğini sağlamak üzere yatırımları ile büyümeye devam etmekteyiz. Faaliyette bulunduğumuz bölgelerde ekonomik ve toplumsal gelişimin yanı sıra çevre bilincinin arttırılması yönünde de yoğun çaba harcamaktayız.
JEOTERMALSİZ BİR GELECEK ARTIK İMKANSIZ
Paris’te düzenlenen konferansın tüm dünya için bir adım olduğunu dile getiren Uluslararası Jeotermal Enerji Birliği Başkanı ve MB Holding Onursal Başkanı Muharrem Balat, “Tüm dünyada 90 ülkede tespit edilmiş jeotermal kaynak olmasına karşı bu ülkelerden sadece 24’ü jeotermal elektrik üretimi yapıyor. Bu da tahmini küresel jeotermal enerji potansiyelinin yüzde 6’sı kadarına denk geliyor. Jeotermal enerjiyi geliştirmek için her türlü destek ve ortaklığa yeşil ışık yaktığımızı duyurmak isteriz” dedi.
JEOTERMAL ENERJİ SAYESİNDE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ ETKİLERİ AZALACAK
Jeotermal enerji sayesinde iklim değişikliği etkilerinin azaltılabileceğini dile getiren Muharrem Balat, “Jeotermal enerji de, elektrik enerjisi üretimi yanında, ısı enerjisinden faydalanılması, entegre kullanım özelliği, kaynağın emisyon azaltım değerini kat be kat arttırmaktadır. Paris’te gerçekleştirilen Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi 21. Taraflar Toplantısında jeotermal kaynaklar ile ilgili alınan karara bakıldığında, görüyoruz ki bu uygulama zaten son 15-20 yılda devlet politikası haline gelmiş. Ülkemizdeki jeotermal potansiyelinin kullanımının artması ile son iki yılda jeotermal enerjiden elektrik üretimi kurulu gücü %300 mertebesinde artmış. Bugün için 615 MWe JES kurulu gücüne ulaşıldı. Ülkemizin jeotermal enerjisini geliştirme potansiyelinin bulunduğunun altını çizmek istiyorum. Geleceğimizi düşünüyorsak bu kaynaklarımızı gün yüzüne çıkarmalı, işbirliği yanında, jeotermal enerji kaynaklarına verilen teşvik ve desteklerin arttırılmasını sağlamalıyız. Hedeflerimiz tuttuğunda ise Türkiye, jeotermal enerji üretiminde dünyada 3’üncü sıraya yerleşecek. Bu da gittiğimiz yolun ne kadar doğru bir yol olduğunu bizlere gösteriyor. Bu alana hizmet ve yatırım yapma kararı alırken sarf ettiğimiz cümleler ve koyduğumuz hedefler bugün Paris Konferansında uluslararası hedefler haline geldi. Yeni hedefimiz dünya üzerinde yeşil bir iz bırakabilmek, yeni nesillere temiz bir gelecek kurabilmektir. Bu hedefi gerçekleştirmek için gerekirse dünyanın her yanını dolaşabilir, santral kurabilir ya da jeotermal enerji için insanları teşvik edebiliriz” şeklinde konuştu. Jeotermaldeki yatırımlarından sonra sık sık kendisine başka enerji kaynaklarına da yatırım yapıp yapmayacağını sorduklarını söyleyen Balat, sözlerini şöyle tamamladı: “Jeotermal açılmamış gonca bir gül. Amacımız ilk önce böylesine kıymetli bir kaynağı geliştirmek ve değerlendirmek. Jeotermal enerjiyi dikkatli kullanırsak yenilenebilirlik vasfını asla kaybetmez, solup gitmez. Size ve ülkenize sadık kalır. O yüzden diğer kaynaklara el atmak yerine jeotermali geliştirmede yardımcı olmayı istiyorum” ifadelerini kullandı.