Kültürel ve inanç turizmin yeni rotası; Özbekistan oldu. Turhande Turizm, Gaziantep, Özbekistan arasında turizm bağları kuruyor. Son dönemlerde tarihi turistlik gezilerin yanı sıra kültürel ve inanç turizmi de gelişme kaydetmeye devam ediyor. Bu anlamda Dünyanın her yerinden Müslümanlar Kuran-ı Kerim’den sonra en büyük kaynak kabul edilen Buhari-i Şerif (Sahih-i Buhari) eserinin sahibi İmam-ı Buhari, itikatta iki mezhep imamından biri olan İmam-ı Matüridi, Nakşibendi Tarikatı’nın Kurucusu Bahaeddin Buhari Hazretleriyle birlikte yörede “Yedi Pir” olarak adlandırılan Altın Halka Silsile-i Aliyye (Abdülhalık-i Goncdüvani, Arif-i Zübeyr Rivegeri, Mahmud Encir Fağnevî, Ali Ramiteni, Muhammed Bâbâ Semmâsî, Seyyid Emir Gilal, Bahaeddin-i Buhari) büyüklerini ve nicelerini görmek için Özbekistan’a gitmek istiyor. Turhande Turizm Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Gebel, 21-27 Ekim tarihinde gerçekleşen Özbekistan turu hakkında gazetemize özel açıklamalarda bulundu, Gebel, “Özbek  Hava Yolları ile İstanbul’dan uçuşumuzun ardından, yaklaşık 4.5 saatlik bir yolculuk sonrası Özbekistan yerel saatiyle 19:00’de başkent Taşkent’e ulaştık. 2’inci gün sabah kahvaltımızın ardından Taşkent şehir gezimizde; Bağımsızlık Meydanı, Tiyatro Meydanı, Emir Timur Meydanı ve Heykeli, Kefeli-Şaş Türbesi, Özbekistan Diyanet İşleri Başkanlığı’nda bulunan Hazreti Osman dönemine ait Kuran-ı Kerim’in orijinal mushafı, Opera ve Bale Sarayı, 16. yy’dan kalma Kükeldaş, Barak Han Medreseleri’ni ziyaret ardından saat 18:45 civarı hızlı trenle, yaklaşık 2 saat 10 dakikalık bir yolculuk sonrası Mavi Kubbeler şehri Semerkant’a geçtik. Akşam yemeğinin ardından, Semerkant’ta ki otelimiz Zarafshon’da konakladık. 3’üncü gün, sabah kahvaltımızın ardından saat 10:00’de Marco Polo ve Timurhan’ın fetihlerine de sahne olmuş Semerkant, kavak ağaçlarının yükseldiği geniş caddeleri ile bizi karşıladı. Şehir turumuzda, Uluğ Bey’in öğrencilerine matematik ve astronomi öğrettiği, sekstantının halen bulunduğu medreseyi, Şir-Dar (Aslanhane) ve Tilya Kari medreseleri ile çevrilmiş Recistan Meydanı’nı görüyoruz. Emir Timur’un en sevdiği karısı için inşa ettirdiği Bibi Hanım Camii’ni, tarihi Afrasiab sit alanı ve Müzesi’ni, Şah-ı Zinde türbelerini ve Timur ile ailesinin mezarlarının bulunduğu; mavi ve yeşil çinilerle kaplanmış Gur Emir Türbesi’ni de görme imkanımız oldu. Derin bir tarih ve gizemlerle dolu İpek Yolu’nun en ilgi çekici hikâyelerinden birine sahip olan Gur Emir Türbesi’nin mazisi kısaca şöyle; 1941 yılında Sovyet antropologlar, Timur’un mezarını açmak için Semerkant’a geldiler. Semerkant’lı yaşlı bilginler Timur’un mezarının açılmasıyla savaş ruhunun yeniden canlanacağını ve ülkeye kötülük geleceğini söyleyerek protestolarda bulundular. Ancak 19 Haziran 1941′de Timur’un mezarı açıldı. Yapılan kazıda Timur’un 1,70 boyunda ve gerçekten aksak olduğu tespit edilirken aynı zamanda bir yazıtla karşılaşıldığı söylendi. “Her kim ki benim mezarımı açacak olursa benden daha beter bir düşman bulacak.” Mezarın açılmasından iki gün sonra adeta efsane gerçek oldu ve Hitler’in önderliğindeki Alman Ordusu Rusya’ya saldırdı. Savaş Timur’un naaşının mezarına getiriliş tarihine kadar devam etti. Gezimizin sonunda alışverişlerimiz için Özbekistan’ın en güzel pazarlarından biri olan “Siab Pazarı”na gittik ve akşam yemeğimizin ardından 21:00’de ki hızlı trenle Buhara’ya geçtik. Yaklaşık 1.5 saatlik bir yolculuk sonrası Buhara’ya ulaştık. 4’üncü gün, kahvaltıdan sonra tüm gün Buhara’yı gezme fırsatımız oldu. Sanskritçe’de Budistlerin tapınma yeri, Farsça’da ise gurur anlamına gelen, Ömer Hayyam’dan, İbni Sina’ya uzun görkemli dönemler yaşamış, İpek Yolu üzerindeki en önemli kavşaklardan biri olmuş Buhara’yı gezdik. Buhara Emirliği’nin sembolü Ark, süslü tavanıyla Bala Havuz Camisi, Eyüp Peygamber’in kuru topraktan asası ile su çıkarttığı “Çeşme Eyüb” Türbesi, göz alıcı süslemeleriyle Buhara’nın en eski mimarlık eseri olarak bilinen İsmail Samani Türbesi’ni görüyoruz. Geçmişte şehre gelen kervanların yollarını kolay bulması için tepesinde geceleri ateş yakılan 48 metre yüksekliğindeki Buhara’nın sembolü Kalyan Minaresi ve Camii, günümüzde kullanılan tek Medrese; Mir-i Arab, Uluğ Bey ve Abdülaziz Han Medreseleri de yine gezip göreceğimiz yerler arasında. 5’inci gün, Buhara’da gezimize devam ettik. Hızlı trenle Hive’ye geçtik. 6’ıncı gün 1967 yılında “Müze Şehir” ilan edilen Hiva’yı gezmeye başladık. Şehrin surlarla çevrilmiş İçhan Kale’sini gezerken, Kuzeyde Bahçe, Güneyde Taş, Batıda Ota, Doğuda Palvan Kapılarını gördük. Kunya Ark, 218 ahşap kolon üzerine inşa edilerek benzersiz yapısı ile İslam aleminde birçok camiiye örnek olmuş Cuma Camii, Kelte Minar Minaresi, Hiva’nın simgesi İslam Hoca Minaresi ve Medresesi, Allahkulu Han Medresesi hemen karşısında Tosh Hovli Sarayı ile Pehlivan Mahmud Türbesi zevkle gezdik. 7’inci gün Urgenç Hava Alanına hareketle, Özbekistan Hava Yolları ile Ürgenç- İstanbul uçuşuyla yerel saatle 09:25’de İstanbul’a geldik. Nasip olursa 2024 yılı içinde Ramazan ve Kurban bayramlarında da Özbekistan’a yeni turlarımızın müjdesini vermek istiyorum” dedi.