Yedi Başak İnsani Yardım Derneği Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Bulut, 15 Temmuz 2016’da Kudüs’e hami olan Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye’ye darbe yapıldı. Bu tarihi gerçeği görmek lazım. Darbeyi ondan sonra anlamak lazım. 15 Temmuz’da bu millet kendi iradesinin dışında bir iradeye teslim olmayacağını tüm dünyaya ilan etmiştir. 15 Temmuz dünya tarihinde önemli bir yere sahiptir. Yarın dünya tarihini yazanlar ve tarih anlatanlar dünya tarihinde 15 Temmuz’u okumadan ve anlatmadan geçemeyecekler.” dedi. 

15 Temmuz 2016 yılında gerçekleşen kanlı darbe kalkışmasının sene-i devriyesinin ikinci yılındayız. Bu bağlamda Mustafa Bulut olarak sizin kendi pencerenizden hem bu süreci hem de geçen

5 yıllık süreç içerisindeki yaşanan

olayların değerlendirmesini alabilir miyiz?

Bu darbeyi anlamak için tarihe bir bakmak lazım. 15 Temmuz 1099 yılında haçlılar Kudüs’ü işgal ettiler. 70 bin insanı katlettiler. Haçlıların kendi kaynaklarında şu ifadeyi net bir şekilde görüyoruz. O gün mescide sığınan ya da başka evlere sığınan insanları katlederken insanlardan akan kanlar topuklarımıza kadar çıkmıştı. Günlerce kan kokusu sokaklarımızdan caddelerimizden gitmemişti. Sonra geliyoruz 15 Temmuz’da Kudüs’ün hamisi olan ona sahip çıkan Türkiye’ye darbe yapıldı. 15 Temmuz 1099’da Kudüs işgal edildi. 15 Temmuz 2016’da Kudüs’e hami olan Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Türkiye’ye darbe yapıldı. Bu tarihi gerçeği görmek lazım. Darbeyi ondan sonra anlamak lazım. 15 Temmuz’da bu millet kendi iradesinin dışında bir iradeye teslim olmayacağını tüm dünyaya ilan etmiştir. 15 Temmuz dünya tarihinde önemli bir yere sahiptir. Yarın dünya tarihini yazanlar ve tarih anlatanlar dünya tarihinde 15 Temmuz’u okumadan ve anlatmadan geçemeyecekler. Bu ülkede ne zaman ki yerli ve milli birileri geldiyse hep darbelerle önü kesilmiş, durdurulmuş. 15 Temmuz’un şöyle bir özelliği var. Bu milletin askerinin adı Mehmetçiktir. Muhammed aleyhisselamdan peygamberimizden gelir. Peygamber ocağıdır bizim inancımızda asker ocağı. Asker bu millete kurşun sıkmamıştır asker bu millete namlusunu çevirmemiştir. Ama 15 Temmuz hain darbe kalkışmasında gördük ki asker üniformalı ama aklını başkalarına kiraya vermiş  ruhunu başkalarına satmış bir ihanet çetesi  kendi insanımıza namlusunu doğrultmuş. Bu bir darbeden ziyade ülkemizi yurt dışı işgale açık hale getirmek ve kardeş kavgası çıkarmak için uygulanmış bir projeydi. Türkiye’nin gösterdiği 15 Temmuz ruhuna, birlik ve beraberliğe bütün bir İslam coğrafyasının ümmetin ihtiyacı var. Bu ülke darbelerden çok çekti. Aslında bizim tarihimizde tek elden yönetim var. Güçlü liderlik biz buna hilafet diyoruz. Dünya Müslümanlarının tek elden bir merkezden yönetilmesi. Son yüz yılda ülkemizde çok başlı bir yapı görüyoruz. Askerin zaman zaman darbe yaparak yönetime el koyduğunu görüyoruz ve bu bize çok zaman ve çok enerji kaybettirdi. Asker son yüz yıl içerisinde Türkiye’de hep söz sahibi olmuştur. En son 28 Şubat postmodern darbede biz bunu net bir şekilde gördük. 15 Temmuz ikinci bir kurtuluş savaşıdır bir milli mücadeledir. 15 Temmuz’da darbelerin susturduğu ezanlardan, ezanların ve salaların susturduğu darbeyi gördük ama öbür taraftan insanlar birileri banka kuyruklarında bankamatiklerin yanında sıra beklerken, marketlerde ya da benzin istasyonlarında sıra beklerken birileri de sadece elinde bayrak, göğsünde iman, Allah için vatan için meydanlara sokaklara indiler. Bizim inancımızda bu insanları sokağa, meydanlara indiren inanç neydi? Bizim inancımızda şehitlik peygamberlikten sonra ulaşılabilecek en yüksek mertebedir. Rabbimiz Kur’an da şöyle buyuruyor ‘Allah yolunda öldürülenlere sakın ölüler demeyiniz. Onlar rableri katında diridirler fakat siz bunu anlayamazsınız’. İşte buradan hareketle bizim insanımız vatanını, milletini, bayrağını, geleceğini, toprağını, namusunu, ırzını kurtarmak için Allah yolunda ölürsek şehit, kalırsak gazi diyerek canından cananından vazgeçerek o gün silahların karşısına, topların karşısına uçakların karşısına sadece elinde bayrakla indiler. 

Hocam sizin o geceye özel yaşadığınız 

bir anınız var mı? O geceyle ilgili

­sizin yaşadıklarınızı dinleyebilir miyiz?

Darbe olduğu gece günün verdiği yorgunlukla ben biraz erken yatmıştım. Bir arkadaşım aradı dedi ki ‘Hareketlilik var. İstanbul boğaz köprüsünde askerler yolu kesmiş saldırı oluyor. Ben ona espriyle karşılık dedim ki ‘Ya işine git. Bu ülkede darbelerin zamanı geçti. Belki bir taktiksel olaydır. Yetkililer gerekli açıklamayı birazdan yaparlar’ dedim işi ciddiye almadım. Daha sonra başka telefonlarda gelince ben uyandım. Whatsap gruplarında farklı yazışmalar vardı. 

Hemen çocukları uyandırdım abdestimi aldım. Hanıma dedim ki ‘Bana temiz çamaşırlar’ ver. Bugün bizim başımıza her şey gelebilir. Allah nasip ederse yıllardan beri dua ettiğimiz duamız gerçekleşir belki şehit oluruz. Belki de bizi göz altına alırlar belki de bu iş çok uzun sürer. Çocuklara dedim Kur’an okuyun, akrabaları arayın ve uyandırın. Hiç kimse bugün gaflet uykusunda kalmasın ülkemizin geleceği için meydanlara inelim. Bir kısmımızda evde dua nöbetine devam edelim. Benim oğlum çok ısrar etti ‘Baba bende gelmek istiyorum’ dedi. Ona dedim ki ‘Oğlum bugün iş zorludur ve bu iş uzun sürebilir. Seninle uğraşarak yapacağım işlerden geri kalmak istemiyorum’ dedim ve arabanın dörtlüsünü yakarak olan hızımla meydana indim. Biz meydana geldikten sonra Cumhurbaşkanımızın açıklaması geldi. 

Cumhurbaşkanımızın açıklaması elbette önemliydi ve değerliydi. Zira insanlar o çağrıdan sonra akın akın meydanlara indiler bu vatana, millete, memlekete sahip çıktılar ama meydana geldiğimizde ve sokakta caddede gördüğümüzde Cumhurbaşkanımızın çağrısından çok önce insanlar olayın farkına varmıştı ve geleceğine sahip çıkma adına meydanlara inmişti. 

Meydana geldiğimizde henüz kalabalık çok değildi ama meydanda yaşlısı, genci, kadını, erkeği ve insanlar çok da hazırlıksız bir şekilde bazıları eşofmanlarıyla, bazıları gecelikleriyle gelmişti. O, ihanet gecesi, dünyadaki bütün Müslümanlar bu Albayrak yere düşmesin ,mazlumların hamisi ,ezilenlerin gür sesi olan Türkiye yıkılmasın diye Bağdat , Şam, Gazze, Kudüs,Saraybosna, Bakü ,Tiran Semerkand ‘a varıncaya kadar sömürülen Afrika’nın şehirleri ve köyleri hepsi bu millet için dua ettiler . FETÖ terör örgütü aslında bizim insanımızın inancını istismar etti. Zekâtlarımızı ve sadakalarımızı, kurbanlarımızı, tüm dini değer ve kavramlarımızı istismar etti. Maşallah inşallah diyerek bir başkası değer yargılarımızı istismar ettiler. Cinci hoca, sahte hoca ifadeleriyle bunların tamamını bir araya topladığımızda çok büyük bir projenin parçaları olduğunu görüyoruz. 

Aslında bizim kavramlarımızı kirletiyorlar. IŞİD’le İslam Devleti kavramını kirlettiler, içini boşalttılar. Yine IŞİD’le birlikte şehitlik ve şehadet kavramını insanlar ağızlarına alamaz oldular. 

Büyük bir projenin parçalarını görüyoruz. Efendimiz veda haccında bize iki şey bırakmıştı. Birisi Allah’ın kitabı Kur’an, diğeri de peygamber efendimizin sünneti. ‘Kur’an ve sünnete sarılırsanız yoldan çıkmazsınız, sapıtmazsınız’ diye buyurdu peygamber efendimiz. FETÖ terör örgütünü 15 Temmuz’dan önce birçok insan eleştirmekten ya da dengelerden dolayı diline almaktan çekiniyordu. Ancak biz bu insanların yanlış yaptığını, Kur’an ve sünnete muhalif davrandıklarını, bulunduğumuz her platformda dile getiriyorduk.

Hocam Yedi Başak Derneği olarak sizde çok önemli işlere imza atıyorsunuz. Fetullahçı Terör Örgütünün insanların dini duygularını istismar ederek bir süre sonra devletin kılcal damarlarına sirayet ederek böyle kanlı bir darbe girişimine tevessül etmesiyle baş başa kaldık. Vatandaşların bu konuda daha uyanık olabilmeleri için ne tür tavsiyeleriniz olacak?

Efendimiz veda haccında bize iki şey bırakmıştı. Birisi Kur’an, diğeri sünnet. ‘Kur’an ve sünnete uyarsanız yoldan çıkmazsınız, sapıtmazsınız’ diye buyurdu. Karşılaştığımız kişiler ya da karşılaştığımız kurumlarda dikkat edeceğimiz iki temel özellik. Kuran’a ve sünnete uyuyorlarsa bu insanlardan topluma zarar gelmez. Kur’an ve sünnetten uzak, rüyalarla bir takım vehimlerle insanları kandırıp İslam’ın temel dinamiklerinin dışında farklı şeyler söyleyip insanları kendilerine derneklerine çekip Kur’an ve sünneti anlatmıyorlarsa bu insanlardan uzak durmak gerekiyor. Bu insanlarda bunu yaptılar. Bizim zekatlarımızı, sadakalarımızı, kurbanlarımızı, dini değerlerimizi istismar ettiler. 

Hocam Müslümanların ortak davası olan 

Kudüs hakkında neler söylersiniz?

Filistin Kudüs, bizim için bir toprak meselesi değil, tarih sahnesinde yeniden var olma meselesidir. Kudüs sadece Arapların değil İsra suresine iman eden herkesin meselesidir. Mescidi Aksa peygamberliğin devir teslimi yapıldığı yerdir. Efendimiz  Miraç Gecesi 124 bin peygambere imam olarak namaz kıldırdı ve Mescidi Aksa’da bir devir teslim gerçekleşti. Namaz ne kadar Arapların meselesiyle Mescidi Aksa da o kadar Arapların meselesi. 

Kur’an ne kadar Arapların kitabıysa Mescidi Aksa Kudüs’te o kadar Arapların meselesidir, davasıdır. Kudüs bereketin merkezi, Zekeriya’nın Mihrabı Meryem’in evi. Kudüs Yahya’nın şehit düştüğü yer. Kudüs Hz. İsa’nın havarileriyle söyleştiği yer. Hazreti Yusuf’un Hazreti Yakub’un diyarı. Kudüs İsra suresinin ifadesiyle bereketin toprakları. 

Efendimiz şöyle buyuruyor. ‘Kudüs’e gidin ve orada namaz kılın. Eğer orada namaz kılmaya gücünüz yetmiyorsa kandillerininde yakılmak üzere oraya zeytinyağı gönderin. Yağ ya da zeytinyağı sembolik bir ifadedir. Orada mücadele eden insanlara yardım gönderin. Kudüs’e hizmet eden dünyaya hizmet eder. Kudüs’e hükmeden, dünyaya hükmeder. 

Kudüs kalbimizi titreten bir haykırıştır. Ramazan ayı öncesi Yedi Başak Derneği gönüllülerimizle birlikte bir Kudüs ziyaretimiz oldu. 37 kardeşimizle birlikte gittik dört gün orada ziyaretlerde bulunduk. Orada şunu gördük. Ecdadımız gittiği her yere mührünü basmış, imzasını atmış. Ecdadımızın yaptırdığı o çeşmeler, camiler, saat kulesi, medreseler, aş evleri bugün hala ülkemizin desteğiyle insanlara çorba veriyor hastaneler insanlara şifa veriyoruz. Bizim milletimiz insanlara umut olmaya devam ediyor. İnsanlarla konuştuğumuzda Türkiye’den geldiğimizi öğrendikleri zaman bize hemen sarılıyorlar sevgi ve muhabbetlerini gösteriyorlar. İstiyorlar ki biraz daha yanlarında duralım. Çay içmek, kahve içmek sohbet etmek istiyorlar. Kudüslü Müslümanların, gençlerin yaşlıların kadınların tüm Kudüslülerin ümmeti Muhammed’e duası devam ediyor ve Türk halkına Gaziantep’e selamları var. 

Bu vesileyle 15 Temmuz’da en kıymetli varlığını, canını Allah için vatan için bu milletin geleceği için feda eden kahraman şehitlerimize Allah’tan gani gani rahmet diliyorum ve onların şefaatini Allah’tan istiyorum. Yaralı olan kardeşlerimize bir an önce sıhhatlerine kavuşmalarını rabbimden onlara şifa diliyorum. Yakalamış olduğumuz şu güzel duyguları devam ettirmeyi rabbimizden niyaz ediyorum. Bugün tarihi bir noktadayız tarihi bir süreçten geçiyoruz. Toplumun tüm kesimleriyle iletişimimizin çok güzel olması gerekiyor. Kürdüyle, Türküyle, alevisiyle, sünnisiyle, kadınıyla erkeğiyle, laiki, anti laikiyle toplumun tüm kesimleriyle kucaklaşarak sevgi dilini çokça yaygınlaştırmamız gerekiyor. Zira, bizim ayrılığa, gayrılığa uğraşacak zamanımız yok. Bizler muhabbet fedaileriyiz. 

Bu muhabbetimizi toplumun her kesimine ulaştırmak durumundayız. Bize zaman ayırdığınız için, gazetenizde yer verdiğiniz için size çok teşekkür ediyoruz. Haber: İsmail ŞAHİN